Çocuklar hayata gözlerini açtıkları andan itibaren sosyal etkileşim içerisindedirler. İlk başta anne, baba ve yakın çevreleri ile etkileşime giren çocuklar, okul çağına geldikleri andan itibaren akranları ile de iletişim kurmaya başlarlar. Çocuklar akranları ile ilişkilerinde; paylaşma, farklı düşünebilme, iletişim, sorunlarla baş edebilme gibi yeteneklerini farkında olmadan geliştirirler. Çocuk ve akranları arasındaki ilişkinin sağlıklı olması her iki tarafın hayatına ve gelişimine olumlu yansırken bu ilişkilerdeki bozulma, çocukların psikolojik gelişimini olumsuz etkilemektedir.
Lakap takmak; bedensel özelliklere, dış görünüşe, konuşma tarzına, şivesine, davranışlarına, adına veya soyadına göre; kişilere kaba, çirkin, küçük düşürücü isimler ile hitap edilmesidir.
Aşırı kilolulara şişko, tombalak, fıçı; aşırı zayıf olanlara iskelet, vitaminsiz; uzun boylu olanlara sırık, dingil; kısa boylulara olanlara bücür, cüce, tosbağa, bastıbacak; bunların dışında kepçe, sakar, şımarık, çilli, dörtgöz, camekan, çerçeve, tembel, sümüklü, deli, çarpık, düşüncesiz, dengesiz, ahmak gibi pek çok farklı lakaplar kullanılmaktadır. Aynı zamanda insanların zaaf duydukları alanlara yönelik lakaplar da takılmaktadır.
Çocukların bu lakaplara kızdıkları görülmektedir. Kızdırılmalarına tepki olarak da üzgün ve kırgın bir görünüm sergilerler. Bu da diğer çocukların alay etmeyi sürekli hale getirmelerine yol açar.
Lakap Takmanın Kişiler Üzerindeki Olumsuz Etkisi
Lakaplar, çocukların sosyal ve psikolojik gelişimlerini ve ruhsal bütünlüklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Kişilik gelişimi, küçük yaşlarda şekillenen bir unsurdur. Çocuklara lakap takılması, çocuklarda olumsuz öz benlik gelişimine sebep olarak çocukların kişilik gelişiminin olumsuz şekillenmesine yol açmaktadır.
Çocuklarda okul fobisinin oluşması ile ders başarısında düşme, dikkat eksikliği, okula gitmeyi reddetme ve derslerde uyumsuzluk sorunları meydana gelebilmektedir.
Kullanılan lakaplar, çocuklar üzerinde duygusal istismara yol açmaktadır. Çocuklarda kendine güvensizlik, içine kapanıklık, düşük benlik saygısı, utangaçlık gibi olumsuz durumlar görülebilmektedir.
Çocuklara akranları tarafından takılan lakaplar, çocukların zamanla yalnızlığa mahkum edilmesine yol açmaktadır. Çocuklar, akranları ile aynı oyun ve etkinliklere katılmaktan çekinirler, kendilerini grup dışına iterler.
Olumsuz isimlerle çağrılan çocuklardan olumlu davranışlar beklemek yanlış olur. Lakap takmak olumlu davranışların şekillenmesindeki en büyük engeldir; çocukları olumsuz karşılık vermeye teşvik edebilir.
Her gün tekrarlanan yıkıcı lakaplar, çocukların iç dünyasını altüst ederek kimlik duygularını zedeler. Aileleri tarafından küçük yaşlarda onuru kırılan çocuklar, gençlik dönemlerinde bunlara tepki vermeye başlarlar ve evde çatışmalar görülebilir.
Çocuklar, aileleri tarafından kendilerine hep olumsuz yanlarının söylenmesi, buna uygun lakapların takılması durumunda aileleriyle vakit geçirmek istemezler.
Lakap Takılan Kişilerin Olumsuz Duygularla Baş Etme Yolları
Özellikle ilkokul ve ortaokul çağında görülen çocukların birbirine lakap takması, öz güveni az olan çocukları daha fazla etkilemektedir. Bu çocuklara aileleri veya öğretmenleri tarafından güçlü yönleri konusunda farkındalık kazandırılmalıdır. Alay edilen çocukların özel yeteneklerini ve güçlü yönlerini arkadaşları önünde sergilemelerine fırsat verilmelidir.
Eğitimcilerin lakap takan çocuklara da bu davranışlarını tasvip etmediklerini ve sınıfta bu tür davranışları kabul etmeyeceklerini belirtmeleri gerekmektedir.
Çocukların kendileri ile alay edenleri, kendilerine onur kırıcı lakap ile hitap edenleri görmezden gelmeleri, duymuyormuş gibi yapmaları da bu olumsuz duyguyla baş etmenin bir yoldur. Görmezden gelmek ve lakaplara kulak tıkamak, karşısındakinin üzülmediğini gören diğer çocukların lakap ile hitap etmelerini önleyebilir.
Lakap ile seslenilen çocuklar, kendileriyle alay eden kişilerle göz teması da kurabilirler. Bu, çocukların kendilerine olan güvenini ve gücünü gösterme yöntemidir.
Arkadaşlarının lakap taktığı çocukların aileleri, çocuklarını dinleyerek empati kurmalı, onlara bu durumla başa çıkabilme yollarını göstermeli ve durumu yakından takip etmelidir. Ailelerin çocuklarının yaşadığı sorunu göz ardı etmeleri ve “bir şey olmaz, onlar senin arkadaşın, bu yaşta olur böyle şeyler, biz de aynı şeyleri yaşadık” şeklindeki yaklaşımlar çocukların hissettiği üzüntüyü ve stresi arttırarak çocukların ailelerine duydukları güvenin sarsılmasına neden olur.